Kocaman Bir Fiyaskomen - Küçük İskender

psikonevrotik
     
     


       Fiyaskomen diye bir sözcük bizim edebiyatımızda yok tabi ki ama, ben uydurdum. Hani Fransızca'dan dilimize ilhak olan "Fenomen = duyularla algılanabilen şey" anlamını taşıyan ama bizim genelde yanılsatarak; "sadece şaşırtıcı ya da sıradışı şeyler" için kullandığımız sözcük biraz esin kaynağım oldu. Benim uydurukçamdan çıkan bu sözcükümsü şey, üzerine cuk diye oturduğu kişi kadar saçma ama, onu anlatabilecek daha başka bir sözcük bulamadım. Mahlası Küçük İskender olan, Derman İskender Över, edebiyatımız için tam manasıyla bir "fiyaskomen"dir.

       Bunu böyle yazıyorum diye kızanlar olacaktır belki, olsun, kızsınlar sorun değil; kendisigillerden olmayanı mağmaya gönderen, kendisigillerden olanı kırbaca vuran, iç dünyasındaki tutarsızlığı, yazdıklarıyla bütün okuyanlara bulaştıran, psikonevrotik (Psikonevrotik reaksiyon (psychoneurotic reaction) Kişinin aşırı kaygılı, perişan ve huzursuz olması, çalıştığı işyerinde veya birlikte yaşadığı insanlarla olan ilişkilerinde uyumsuzlaşmaya başlaması biçiminde ortaya çıkan davranış bozukluğu.) yapıda bir insan. Sanatla ilgilenen insanların, sıradışı bir ikinci kişilik geliştirdikleri ve çoğu zaman kendileriyle çeliştiği çokta gizil bir durum değil tabiki. Söz konusu olan, ikincil kişiliğe sahip olmak değil, bu ikincil kişiliğin, eserlerine tamamiyle hakim olması, durmadan kin kusması hali, ortaya çıkınca vehamet doğuyor.

       Afaki basın araçları, gündeme getirecek dahada boş birşeyleri bulamadığı bir anda, incir çekirdeğini doldurmayan saçma bir tartışmayı manşetlerine taşımıştı. Küçük İskender mahlasındaki arkadaşta böylesi bir tartışmanın tarafı olarak insanlara yansıtıldı. Zaten adının duyulması da o olaydan sonra gerçekleşti. Kendi sayfasını ya da bazı yerlerde arkadaşın hayatına dair notları okursanız; ödüller aldığı falan yazar. Şimdi, akıla şöyle bir soru geliyor; psikonevrotik unsurlarla dolu, saldırgan, kin, nefret kusan sözcük öbeklerini tutup bir edebiyat yarışmasında derecelendiriyorsanız bunun adı, ya işgüzarlıktır, ya da yalakalıktır değil mi?. Aldığı ödüller hayırlı uğurlu olsun.

       Yazdıkları o kadar yoğun bir pesimistlik(kötümserlik) içerir ki; bir anda beyninizin korteksine etki etmeye başlar. Yazan kişi(!) içini bürüyen pesimist kurumunu çalar yazılarına, şiirlerine ve okuyan herkesin nasiplenmesini ister sanki. Onun yazıtlarını okumak, şizofrenik kuyuya gözü kapalı dalmak gibidir. Okuyucu infiali yaratma çabasını, kalemi her eline aldığında kağıda olduğu gibi döktürür. Cinsellikle durmak bilmeyen bir didişmesi vardır. Kendi eğiliminin, iç dünyasında yarattığı yaradan mütevellit, cinsel bütün eylemlere karşı cephe almış durumdadır. Hani kendisigiller diye bahsetmiştim ya; işte o kendisigiller, aynı eğilimi taşıdığı insanlardır ama, bununla aralarında derin bir çukur vardır. Bu şahıs, zehirini boşaltacak yer arar durmadan diğerlerinin aksine. Sevişmeyle, seksle aklını bozmuş fiyaskomen, yaşamın bütün zararlılarını bir bardak çaymış gibi sunmayı maharet sayan dışkılanmış arabesk yazılarıyla, beyinlerin küçük düşünmesini, büyük düşünmek gibi gösteren hilebazdır aslında. Soğuk, nefret dolu, illegal-legal saldırganlık onun ruhundan sızıp kağıda dökülür. Arabeskin böylesine yağlısı, düşmanlık kokanı, zaten yoksunluklar içindeki insanlar tarafından büyük bir nimetmiş gibi algılanır ve kabul edilir.

       "Orospuların amorti organlarını anlat" - düzenli seks yapan ırmaklar kabilesi- diyerek, diğergilleri ne kadar aşağılayabileceğinin resmini çizmektedir. Cehennemin resmini yapmaya soyunur durmadan. Sadece cehennemin değil, cehennemde yanan ruhların acılarını yansıtır. Edebiliği, kimsesizler mezarlığına gömer ve dilin bütün bayağılığını, adiliğini, basitliğini, düzenbazlığını kendine sürüm yapar. Yoz düşüncelerin yobaz anlatıcısı aynı yazısında "canın sıkılıyorsa bana bir deneme yaz, eşcinsellerin kaç deliği olduğunu tez haline getiren" demektedir. Kendisigillere açık dille aşağılayıcı bir saldırı sergilemektedir. Ona göre, dünyada bir tek o olmalı. Onun dışındakiler diğergillerdir ve her türlü kötülüğü hakedenlerdir. Pesimistliğinin psikonevrotik yapısının kurbanı eder, gözünün ulaştığı herkesi. İnsana dair ne varsa, harman edilir onun beyin ve bozuk ahlak harmanında.

       Bunu okuyan hiç kimse, şöyle bir yanılsama sonuca varmasın: "kıskançlık sonucu kaleme alınmış bir eleştiri". Hayır, kesinlikle öyle değil. Ben sadece, okuyanlarda infial yaratan bu hastalıklı beyine dikkat çekmek için böyle bir yazıyı kaleme aldım. Başka yazarlarda olacak kalemime konu olan. Fakat, fiyaskomen'imiz, sapkınlık noktasında kesinlikle rakip tanımadan, beyinlerin korteksine sızıp, insanlar arası düşmanlık tohumlarını ekmektedir. Böylesine, doğrudan insanları birbirine düşman eden bir edebiyatın varlığını ben inkar ediyorum. Tamam, edebiyatın konusu insana dair herşey olabilir; yalnız, konu olan şeyler, yazan kişi dışında herkesin birbirini suçlamasına yol açacak noktadaysa, bu kurgusal ikirciklik yaratma senaryolarını edebiyattan saymam asla. Edebiyat eser(ler)i insanlara olumlu yönde şeyler katıp, yaşam kalitesini yükseltmeyi hedef edinmelidir. Çöplükte esrar içmeyi öneren, kimi bulursan onunla yat tavsiyesini durmadan yineleyen, kötü barların sidik kokan tuvaletlerinde damarlarını deş diyen yazılar asla edebiyat eseri olamaz. Doğal olarak o tür şeyleri ortaya koyan ya da koyanlara da edebiyatçı denemez...

21/01/11 - şiiradamı



Share on Google Plus

0 yorum: