İki Kadın İki Aşk



Aşk, insanın hayatını değiştiren, renkleri başka şekillere sokan, yaşamın girdaplarını kır yerlerine çeviren,
yüreğinizi kanatlanmış bir kanaryaya dönüştüren, gözünüzde bambaşka ışıltıların parlamasına neden
olan, tarifsiz bir duygudur.. Onu ancak yaşarsınız, anlatamazsınız....

Aylin ve Sema, ikiside aynı yaşlarda, hayatlarının aşklarını bulmuşlardı. Aynı mahallenin, küçük kızlarıydılar.
Onlar, aşklarıyla birlikte büyümüşlerdi. Sevdikleri delikanlılarda onlarla yetişip, büyümüş; erişkin erkek
olmuşlardı. Zaman su gibi akıp gitmişti. Yıllar yılları, günler günleri kovalamıştı. Erkekler, iş güç sahibi olmuş,
kadınlar, kendi mesleklerini seçmişlerdi. Hayat sınavının orta yerine gelmişlerdi. Bunu hepside hissetmişlerdi.

Kısa zaman aralığıyla iki genç kız, sevdikleri adamlarla evlenme kararı aldılar. Kararın alınmasından kısa süre
sonrada düğünleri oldu, rüyalarında büyüttükleri o mutlu günü yaşadılar. Artık onlar, evli kadınlar olmuşlardı.

Evlendikten sonra Sema ile Aylin, çok nadir görüşür olmaya başlamışlardı. Oturdukları yerlerin uzaklığı, işlerin
yoğunluğu, iş ve ev hayatını birlikte götürme çabası, bitmek bilmeyen bir mücadele onları içine çekmiş öğütüyordu.
İstanbul'un ağır yaşam koşulları, iyiden iyiye bitkin düşürüyordu insanları, Aylin ve Sema'da o insanlardandılar.

Aylin evlendikten kısa süre sonra ağır bir rahatsızlıkla hastaneye yatmıştı. Uzun bir ilaç tedavisinden sonra
ayağa kalkabilmişti. Bu süreç içinde Sema ile bir ya da iki kez anca zorla görüşebilmişlerdi. Ama eşi, sürekli
aylinin yanında, çevresinde olmuştu. Onu asla boş bırakmamıştı. Tüm ihtiyaçlarına koşmuş, onunla bir çocuk gibi
ilgilenmişti. Hasta yatağında dahi onun saçlarını taramış, makyajını yapmıştı. Hastaneden sonraki iyileşme evresinde
elini soğuk sudan sıcak suya sokturmamış, evde sadece zorunlu ihtiyaçları için yataktan kalkmasına izin vermişti.
Evi temizliyor, yemek hazırlıyor, Aylin'e zevkle yediriyor, onu yatağına yatırıyor, bulaşıkları yıkıyor, çamaşırları yıkıyor
asıyor, Aylin'in ilaçlarını veriyor, yapılması gereken ne varsa yapıyordu. Daha sonra Aylin'in yanına uzanıyor, başını
göğsüne dayıyor, saçlarını okşayarak, küçük aşk nameleri söyleyerek, küçük öpücükler kondurarak uyumasını
sağlıyordu. Bunlar, Aylin tamamen iyileşip, ayağa kalkıncaya kadar devam etmişti.

Bu arada, Sema hamile kalmıştı. Hamilelik döneminde müthiş derecede gerginlik yaşamıştı. Bu gerginliğin üzerine
eşinin duyarsız kalışı, yavaş yavaş evden uzaklaşması, Aylin'in kilo alması, hamilelik zorlukları, ev işleri, sosyal hayat
eşinin ihtiyaçları derken, çıldırma noktasına gelmişti... Eşi, sabah erkenden çıkıyor, gece geç vakitlere kadar eve
gelmiyordu. Hatta arayıp sorma gereği bile hissetmiyordu.. Aylin kendi yalnızlığı içinde, derin dipsiz bir kuyuya
tepelemesine düşer gibi hissediyordu. Ruhu sıkılıyordu. Birilerine ihtiyacı vardı, konuşacak dertleşecek birilerine.
Aklına Aylin geldi. Uzun bir zamandan sonra Aylin'e ulaştı. Uzun uzun konuştular, Sema yaşadıklarını Aylin'e anlatırken
Aylin, yüzünde acılı bir gülümseme ile onu dinledi. Dinledi, dinledi dinledi. Sema'nın anlatacakları bittikten sonra,
Aylin'e sende ne var ne yok, diye sordu. Aylin'in ağzından çıkan ilk sözler "Allah'ıma şükürler olsun ki, ben eşimi
bulmuşum!" oldu. Sonra yaşadıklarını Sema'ya anlattı. Sema dinledi, Aylin'in sözleri biterken Sema birden hıçkırıklara
boğuldu.

Bu konuşmadan sonra, araya gene uzun bir zaman girdi Aylin ve Sema'nın. Aylin hayata ve eşine bir başka sarılıyordu.
Ona olan aşkı dahada büyümüştü. Çocukları olmuyordu ama onlar birbirlerinin hem sevgilileri, hem çocuklarıydılar.
Sema ise, evliliğinin en kötü dönemine girmiş, eşinden şiddet görmeye başlamıştı. Öylesine ki, kocası alkollü eve geliyor
zalimce onu dövüyordu.

Gene böyle içkili bir günde, gece yarısı eve gelen Sema'nın eşi, çıkan tartışma sonrası Sema'yı ölümüne dövmüştü, kaburga
ve kollarında kırıklar çatlaklar vardı, yüzü tanınmayacak bir hale gelmişti. Sevdiği adam yüzünden ailesinden uzaklaşan sema
ailesinden yardımda isteyemiyordu. Aklı Aylin geldi. Hastaneye kaldırıldığında, hemşirelerden onu aramalarını rica etti.
Hemşireler durumu ağır olan Sema'yı yoğun bakıma alırken, Aylin'i aradılar ve durumu anlattılar. Aylin en sevdiği arkadaşının
bu zor gününde yanında olmak için aceleyle eşiyle birlikte evden çıktılar. Eşi arabayı hızla sürüyordu. Bu arada Sema'nın eşi,
olay sonrası kaçmış, sokak köşelerinde saklanmaya çalışıyordu. Deli gibi bir oraya bir buraya çatıyor, sarhoş kafayla ne
yapacağını bilemiyordu. Çocuklarını komsuları sahiplenmişti. Aylin ve eşi, arabalarında hızla hastaneye doğru yol alıyorlardı.
Sema'nın eşi, bir sokak arasında iki keş ile tartışmaya başlamıştı. Aylin ve eşi bir an önce hastaneye yetişme telaşındaydılar.
Sema hastanede zar zor aldığı nefesle yaşama tutunmaya çalışıyor, komşusunda olan çocuğu ise, hıçkırıklarla ağlıyordu. Sema'nın
eşi, tartıştığı keşler tarafından, bıçaklanıp, bir çöp konteynerinin içine atılıyordu, aynı saatlerde Aylin ve eşinin otomobili, önlerine
çıkan bir hayvan yüzünden bariyerlere çarpıp taklalar atarak yolun kenarına savruluyordu, Sema'nın durumu dahada kötüye
gidiyordu. Doktorlar onu hayatta tutabilmek için var güçleriyle uğraşıyorlardı. Saat sabahın 4.30 u olmuştu. Polis telsizlerinden
kötü bir kaza haberi geçiyordu. Sema'nın çocuğu ağlamaktan yorgun düşmüş, derin bir uykuya dalmıştı, hastanede dokorların
uğraşları sonuç vermiş, Sema'yı hayata yeniden bağlamışlar, hayat fonksiyonlarını olağan seviyeye getirmişlerdi. Aylin ve eşi
arabadan kurtarılmışlardı. Aylinde küçük sıyrıklar vardı ama eşinin durumu çok kötüydü, araba bariyerlere çarpınca yan konsollar
ve ön panel eşinin birçok yerinin yaralanmasına, vücudunun kırıklar içinde kalmasına neden olmuştu..

Şimdi, Aylin ve eşide Sema'nın kaldığı hastaneye getirilmişlerdi. Aylin durumu iyi olduğu için ayakta tedavi görmüştü. Eşi yoğun
bakıma alınmıştı. Aylin Sema'yı tamamen unutmuş, eşinin derdine düşmüştü. Durmadan allaha yalvarıyordu "Allahım ne olur onu
benden alma!" Yalvarışları yerini bulmuştu, aradan geçen zamanda, Aylin'in eşi düzelmişti. Bu arada, hastaneye bir ceset
getirilmişti. Kimliği bilinmiyordu, kimin öldürdüğü bilinmiyordu, çöplükte bulunmuştu.

Aylin sonraki gün bütün bitkinliğine rağmen, eşinin başında kaldı. Neden sonraki Sema aklına düştü. Sema'yı soruşturdu, eşinin yattığı
odanın yanındaki odada yatıyordu, Sema'nın yanına gitti, arkadaşı henüz kendinde değildi.

Bu arada getirilen ceset, Sema'nın eşine aitti ama teşhis edecek kimse olmadığı için, otopsiye gönderilmişti. Sema acaba bu
durumu öğrenince ne düşünecekti.

Aylin hayatının erkeğinin bir an önce iyileşmesi için günlerce başında bekledi, bir yandan Sema ile ilgilendi, bir yandan eşiyle...

Aşk bazan insanı hayata bağlayan tek şey olabilir. Onu bulduğunuzda ona iyi sarılın 


                         şiiradamı

Share on Google Plus

2 yorum:

Hülya Coşkun dedi ki...

Çok güzel ve ders veren bir hikaye...Teşekkürler bu hikayayi okumamızı sağladığınız için...

Adsız dedi ki...

harbidende duygulandım.. aşk hayata bağladığı gibi hayattanda kopartabiliyormuş insanı.....