Kitap Kulübümüz ve İçimizdeki Şeytan


Kitap okumayı seven birisi olarak, geleneksel okuma tarzımı değiştirmek istiyordum. Bu arada, okuma gruplarıyla tanıştım. Bir iki okuma grubuna katılıp, yeterli olmadıklarını gördükten sonra; literas kitap kulübüyle karşılaştım. Bu hafta ilk toplantılarına katıldım ve Sabahattin Ali'nin İçimizdeki Şeytan kitabı üzerine konuştuk.

Kitap kulüplerinin ya da gruplarının en sevdiğim yanı, klasik okuma tarzının biraz daha derinleşmesine ortam sağlamalarıdır. Şimdi klasik okuma tarzı dediğim şeyin ne olduğunu düşüneceksiniz; bana göre, bir kitabı al, oku, bitirince kütüphanende bir yere koy. Bu kadar. Sonrası pek olmuyor. -ki ben bazan eski okuduğum kitapları, fırsat bulunca yeniden okurum.- Okuma grupları ile okunan kitap hakkında konuşmak, kitabın farklı beyinlerde nasıl şekillendiğini ve yorumlandığını görmemide sağlıyor. Okunan eserin yazarı, içeriği, karakterleri, konusu, belki yazılma macerası gibi sadece okumanın ötesine geçen mecralarda fikir alış verişleri yapılıyor. Bu yapılan ise okunulan eserin beynimizde daha güzel ve kalıcı bir yer edinmesini sağlıyor.



Sabahattin Ali'nin İçimizdeki Şeytan kitabını okuyup, tartışma grubumuza 11 kişi olarak katıldık. Hepimiz kitabı okuyup, üzerinde biraz da düşünerek gelmiştik. Hepimizin eser ve yazarı hakkında söyleyecek bir iki kelamı mutlaka vardı.

Eser, Üç ana karakter üzerinde inşaa edilmiş bir roman. Okuyanlar bilirler, Macide, Ömer ve Bedri romanın üç ana direği. Olaylar bu kahramanların yaşadıklarından oluşuyor. 1940'lı yıllarda geçen roman, o zamanın entellektüel denilebilecek bir çevre ile avam denilebilecek bir çevrenin eş güdümlü mekanlarını barındırıyor. Bununla birlikte iki kültür katmanı arasında gidip gelen insanlar, içsel düşünceleri ve çatışmaları ile kitabın ana temasının tabanını oluşturuyorlar.

Aslında roman içeriğinde verilen en güzel mesaj; hayatı avam tabaka yaşarken, edebiyatını burjuva yapar.

Romanın kahramanlarına gelince, üç farklı karakter, üç farklı faz diyebileceğimiz kişilik yapısı sergiliyorlar. Bana göre bu üç karakterin toplamı, eserin yazarını oluşturuyor. Yani Sabahattin Ali, bu romanda kendi içselliğini kahramanlara yüklemiş. Kültür, yaşayış, düşünüş çatışmaları ile gelişen romanın; Sartre tarsı varoluşçuluk fikrini alttan alta kabul edişini görebiliyoruz eserde.

Tabi burada eserin içeriğine girmeyeceğim merak edenler alıp okuyarak içeriğini daha rahat görebilirler. Benim burada yaptığım şey; okuma öncesi okuyanlar için _ki ben çoğunluk yaparım- girizgah yapmak. Bu yüzden, romanı okurken zorlanmayacağınızı garanti ederim. Her zaman olduğu gibi Sabahattin Ali romanında yalın ve akıcı anlatım dilini kullanmış, bu sebeple çok kısa sürede 200 sayfayı aşkın romanı okuyup bitirebilirsiniz. Roman kahramanları arasındaki fikir ve fiziki çatışmaları olduğu gibi görebilirsiniz ama yazar sizi asla kelimelerden oluşan bir labirente sokmaz. Okuyup bitirdikten sonra sizin hafsalanızda tatlı bir kaç iz bırakacak olan İçimizdeki Şeytan kitabı, içeriğinde dönemin toplum kişiliği ve yaşayış biçimini çok güzel yansıtmış. Kanımca o yıllardan, bu yıllara ülkemizde pek fazla değişiklik olmamış. Yani, dün neysek; bugün de aynısıyız diyebilirim.

Eğer, Kürk Mantolu Madonna romanını okuduysanız, İçimizdeki şeytan romanı size çok aşina gelecektir. Daha sonrasında Kuyucaklı Yusuf ya da Sırça Köşk gibi diğer eserlerini de okuyabilirsiniz.

Öğretmenlik yapan Sabahattin Ali, mesleği gereği ülkenin bir çok iline gitmiş bir yazardır. İçinde yaşadığı toplumu çok iyi irdeleyen Ali, bu toplumu kitaplarında çok güzel yansıtmıştır. Tabi bu bağlamda Tarık Dursun K. veya Fakir Baykurt ile yarışamasada kendine ait güzel bir betimleme ve yansıtma tarzı olduğunu söyleyebilirim. Kentli Türk vatandaşının aslında nasılda kentlileşmek adına kendinden geçtiğini Ali'nin kitaplarında bulabilirsiniz.

Yayınlar hakkında görüş ve düşüncelerinizi yorum olarak yazabilir, bloğumu takibe alabilir, mail listemize kaydolabilirsiniz. Beğendiğiniz yazıları sosyal sitelerde paylaşarak dostlarınızı haberdar edebilirsiniz. Geldiğiniz için teşekkürler.
Share on Google Plus

0 yorum: