Bazan, kenarda durup hayatı ve içindekileri gözlemlemek, irdelemek gerek. Bu eylemde göreceklerimiz belki de bizim kazanımımız olacaktır. En azıyla, kendinizdeki eksik ve fazla yanları tespit edip, makul bir insan olabilmek için yapmanız gerekenleri anlayabilirsiniz.
Amaçsız kalmak ne kadar zor bir durum. Ne yapacağını bilememek. Bir şeyler yazmak istersiniz ama kalemi kağıdı elinize almak gelmez içinizden, bilgisayarı açıp, iki lafı bir araya getirmek zul olur. Fakat, içinizde bir yerlerde bir volkan kaynamaktadır durmadan. Sizin isteksizliğinizi kırmak için sürekli devinim içindedir: "yaz artık, yaz!"
İşin en tuhaf yanı şudur; yıllarınızı yazma işine vermişsinizdir, çalışıp çabalamış, kendinizi bir noktaya getirmek için bir yerlerinizi yırtmışsınızdır. Ben bu işi yapacaksam, köklü olmasını istiyorum diye kendinize dayatıp, durmadan okumuş araştırmışsınızdır. Gel gelelim, lanet piyasa önünüze durmadan duvarlar çıkartmıştır. Piyasa diyorum zira artık edebiyatta ortalıkta dolaşan, alınıp satılan bir mal haline geldi. Bunlar yetmezmiş gibi elinden hiçbir iş gelmeyen tufeyli takımı, kendini ortaya atıp yazarım diye piyasada ahkam keser. Sorsan kitap yazmıştır ama edebi kültür bağlamında konuşmaya başla kof olduğunu hemen ortaya seriverir. Yazar olmak bu kadar mı kolay ağabeyim ya?
Hele bu türlerin bir egoları ve havaları vardır ki; size burnunun ucuyla bakar. Konuşurken iki sözcüğün arasını yapıp bir cümle oluşturmasını sağlayamaz; kitap okumak desen hakgetire; çalma çırpma düşüncelerle, kelimelerle ortaya bir kitap çıkartmıştır, havalarından geçilmez. Her şey hangi ara bu kadar ucuzlayıp ayağa düştü?
70 milyonluk ülkede, kitap okuma oranı binde üçlerde sürünürken, yazarım diye ortalıkta dolaşanların sayısı gün geçtikçe artmakta. Başkasının yazdıklarını okumayan -ki hepsinin ortak bir mazereti vardır "etkilenmek istemediğim için okumuyorum"- ama kendi yazdıklarının okunmasını isteyen et kafalı güruh, edebiyat camiasının içine ettiler. Bu tipleri gördükçe insanın içinden yazmak gelir mi?
Bu yüzdendir ki, okuyan insanlara her zaman saygı duymuşumdur. Aslına bakarsanız okumak eylemi yazmak eyleminden çok daha önemli. Okuyan insanda ego pek olmuyor. Konuşurken size burnunun ucuyla bakmıyor. Kendisini sadrazamın sol .............. düşmüş gibi görmüyor. Ne bildiğinin değil, neler bilmediğinin farkında oluyor. Zira insan okudukça ne kadar cahil olduğunu farkediyor. Hani bir söz var ya; "bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir" diye. İşte, okuyarak bilinç düzeyini arttıran insanlar, bunu çok iyi kavrıyorlar.
Ömrüm hep kitaplar içinde geçti. Okumadan hayatın gerçeklerine ve tadına varamazdım. İyiki kitaplar var. Dahası o kitaplar, yaşadığım insan topluluğu içinde bireyleri daha iyi irdelememi öğrettiler. Yüzünde tatlı gülücük gördüğünüz her insan, size sevgi papatyalarıyla gelmiyor. Her kesin kendi iç hesaplaşmaları var. Bu sebeptendir ki Sartre insan olmaktan ve insanlardan son derece bulantıyla bahsediyor.
Neyse Literas Okuma Kulübümüzün yeni kitabı, Italo Calvino'nun kaleminden çıkmış "Bir kış gecesi Eğer Bir yolcu" isimli kitabı. Kitap oldukça ilginç bir deneyimlemeye benziyor. Daha sonraki konumda sanırım bu kitap üzerine düşüncelerimi yazacağım. Gerek konu, gerekse yazım şekli olarak, farklı bir açıdan ele alınmış, farklı bir roman. Okuyanların beğenisini kazanmış.
Bu yazıları okuyanlarla, bundan böyle daha değişik kitaplar üzerine fikirlerimi paylaşırken okuma kulübümüzden de bahsetmiş olacağım. Olur da bir gün Literas Kitap Kulübüne ratlarsanız, çekinmeden buyurun gelin, aramızda kitabı, kitap okumayı seven herkese yer var.
Sevgiyle ve kitapla kalın
İşin en tuhaf yanı şudur; yıllarınızı yazma işine vermişsinizdir, çalışıp çabalamış, kendinizi bir noktaya getirmek için bir yerlerinizi yırtmışsınızdır. Ben bu işi yapacaksam, köklü olmasını istiyorum diye kendinize dayatıp, durmadan okumuş araştırmışsınızdır. Gel gelelim, lanet piyasa önünüze durmadan duvarlar çıkartmıştır. Piyasa diyorum zira artık edebiyatta ortalıkta dolaşan, alınıp satılan bir mal haline geldi. Bunlar yetmezmiş gibi elinden hiçbir iş gelmeyen tufeyli takımı, kendini ortaya atıp yazarım diye piyasada ahkam keser. Sorsan kitap yazmıştır ama edebi kültür bağlamında konuşmaya başla kof olduğunu hemen ortaya seriverir. Yazar olmak bu kadar mı kolay ağabeyim ya?
Hele bu türlerin bir egoları ve havaları vardır ki; size burnunun ucuyla bakar. Konuşurken iki sözcüğün arasını yapıp bir cümle oluşturmasını sağlayamaz; kitap okumak desen hakgetire; çalma çırpma düşüncelerle, kelimelerle ortaya bir kitap çıkartmıştır, havalarından geçilmez. Her şey hangi ara bu kadar ucuzlayıp ayağa düştü?
70 milyonluk ülkede, kitap okuma oranı binde üçlerde sürünürken, yazarım diye ortalıkta dolaşanların sayısı gün geçtikçe artmakta. Başkasının yazdıklarını okumayan -ki hepsinin ortak bir mazereti vardır "etkilenmek istemediğim için okumuyorum"- ama kendi yazdıklarının okunmasını isteyen et kafalı güruh, edebiyat camiasının içine ettiler. Bu tipleri gördükçe insanın içinden yazmak gelir mi?
Bu yüzdendir ki, okuyan insanlara her zaman saygı duymuşumdur. Aslına bakarsanız okumak eylemi yazmak eyleminden çok daha önemli. Okuyan insanda ego pek olmuyor. Konuşurken size burnunun ucuyla bakmıyor. Kendisini sadrazamın sol .............. düşmüş gibi görmüyor. Ne bildiğinin değil, neler bilmediğinin farkında oluyor. Zira insan okudukça ne kadar cahil olduğunu farkediyor. Hani bir söz var ya; "bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir" diye. İşte, okuyarak bilinç düzeyini arttıran insanlar, bunu çok iyi kavrıyorlar.
Ömrüm hep kitaplar içinde geçti. Okumadan hayatın gerçeklerine ve tadına varamazdım. İyiki kitaplar var. Dahası o kitaplar, yaşadığım insan topluluğu içinde bireyleri daha iyi irdelememi öğrettiler. Yüzünde tatlı gülücük gördüğünüz her insan, size sevgi papatyalarıyla gelmiyor. Her kesin kendi iç hesaplaşmaları var. Bu sebeptendir ki Sartre insan olmaktan ve insanlardan son derece bulantıyla bahsediyor.
Neyse Literas Okuma Kulübümüzün yeni kitabı, Italo Calvino'nun kaleminden çıkmış "Bir kış gecesi Eğer Bir yolcu" isimli kitabı. Kitap oldukça ilginç bir deneyimlemeye benziyor. Daha sonraki konumda sanırım bu kitap üzerine düşüncelerimi yazacağım. Gerek konu, gerekse yazım şekli olarak, farklı bir açıdan ele alınmış, farklı bir roman. Okuyanların beğenisini kazanmış.
Bu yazıları okuyanlarla, bundan böyle daha değişik kitaplar üzerine fikirlerimi paylaşırken okuma kulübümüzden de bahsetmiş olacağım. Olur da bir gün Literas Kitap Kulübüne ratlarsanız, çekinmeden buyurun gelin, aramızda kitabı, kitap okumayı seven herkese yer var.
Sevgiyle ve kitapla kalın
Yayınlar hakkında görüş ve düşüncelerinizi yorum olarak yazabilir, bloğumu takibe alabilir, mail listemize kaydolabilirsiniz. Beğendiğiniz yazıları sosyal sitelerde paylaşarak dostlarınızı haberdar edebilirsiniz. Geldiğiniz için teşekkürler.
0 yorum:
Yorum Gönder