Cumhuriyet edebiyahnın önde gelen öykü ve romancısı
Sabahattin
Ali, köy /küçük kent gerçeklerini, ilk defa gözlemci ve
toplumcu gerçekçi anlayışla eserlerinde yansıtmıştır. Sabahattin
toplumcu gerçekçi anlayışla eserlerinde yansıtmıştır. Sabahattin
Ali, bir edebiyatçının "gerçekçi olma mücadelesini
vermesi"
gerektiğini ileri sürer. Ona göre edebiyatın amacı
"insanlarda
daha iyiye, daha güzele yükselmek arzusu uyandırmak"
olmalıdır.
Bu görüş doğrultusunda yazdığı hikaye ve romanlarında,
gözlemlediği ve yaşadığı olaylann tedirginliklerini,
çelişkilerini,
yakından tanıdığı kişilerin trajedisini anlatmıştır. Hikaye
ve
romanlarındaki "hüzün", "trajik son"
yazarın dünya ve insana
bakışıyla yakından ilgilidir.
Sabahattin Ali'nin roman ve hikayelerinin teması köy, kasaba
ve kent insanlarının gündelik yaşamıyla yakından ilgilidir.
O, romanlanndaki insanlann bireysel yaşantılarının ardındaki
toplumsal sorunlarla ilgilidir. Okuyucuyu bu sorunlar üzerinde
düşünmeye yöneltir.
Sabahattin Ali'nin romanları yöre ve töre romanları kapsamında
değerlendirilir: Kuyucaklı Yusuf, bir Anadolu kasabasının
gelişen ve değişen ekonomik ve toplumsal değerlerle
biçimlenen
yeni yaşamını, ruhsal yapısını sergiler. içimizdeki Şeytan,
İkinci Dünya Savaşı öncesinde, üniversite, kültür ve sanat
çevrelerindeki
farklı siyasal ve toplumsal eğilimleri eleştirir. Kürk
Mantolu Madonna çevresiyle uyum sağlayamayan, verdiği sözü
tutamayan bir aydının suçluluk ve utanç duygularını yansıtır.
Sabahattin Ali, gerçek yaşamdan seçtiği olay ve kişilere
edebi
gerçeklik kazandıran bir yazardır. Kişilerini toplumsal
çevreleri
içinde betimler; sloganın kolaylığından kaçınır. Gözlem gücü
ve ayrıntıyı verme becerisi gerçekçiliğini oluşturan öğelerdendir.
Dilinin sağlamlığı, anlatımın yalınlığı, amaçladığı etkiyi
kolaylıkla yaratır.
Sabahattin Ali, nesnel gerçeklik ile sanatsal gerçeklik
arasında
göreceli bir denge kurmasını bilen, toplumsal çelişkilere
tepkisini
sanat yoluyla gösteren yetkin yazarlardan biridir.
Çarpıcı Anadolu Hikılyeleri
Sabahattin Ali Hikayeleriyle, Toplumsal Yaşamdaki ÇelişkileriGözler Önüne Sermeyi Amaçlar, Anadolu insanının lç DünyasınaIşık Tutar.
Sabahattin Ali'ye göre Anadolu dünyasını kıyısından değil,
içinden görmek gerekir, onun içinde yaşamak gerekir.
Kıyısından
bakanlar burada hayatın donmuş, sıradan olduğu düşüncesine
kapılırlar; oysa bu yörenin insanlarının da içten tutkuları,
sarsıcı maceraları vardır.
Sabahattin Ali hikayelerinin bazılarını duyduğu, bazılarını
gözlemlediği, bazılarını da yaşadığı olaylar üzerine
temellendirmiştir.
Hemen hemen bütün hikayelerinin "hüzünlü" olması
yaşama ve edebiyata bakışıyla yakından ilgilidir. Ona göre
edebiyatın
amacı "insanları daha iyiye, daha güzele yükseltmek,
insanlarda bu yükselme arzusunu uyandırmak" olmalıdır.
Bunun
için de yazar gerçekçi olma mücadelesi vermelidir.
Sabahattin Ali'nin hikayeleri genel çizgileriyle iki
aşamalıdır:
Özellikle ilk dönem hikayelerinde aşk baskındır. Olgunluk
dönemi hikayelerinde toplumsal konuları işler.
Sabahattin Ali'nin beş kitapta topladığı hikayelerinin,
konuları
açısından ele alındığında geniş bir toplum ve insan
panoroması
çizdiği görülür: Köy ve köylüler, işçiler, hasta ve
doktorlar, hapishane
ve mahpuslar, aydın çevreler ve aydınlar (yöneticiler,
bürokratlar,
bilim adanılan). Bu panoramada aşk, insanların birbirlerini
hiçbir karşılık beklemeden sevmeleri olarak değerlendirilir.
Değirmen'deki hikayeler 1926- 1929 yılları arasında
yazılmıştır:
Bu romantik hikayeler düşsel, masalsı, doğaüstü motifler
taşır. Aşk ("Değirmen") dışında, orman sorunları
("Bir Orman
Hikayesi"), köyün su ve toprak sorunları
("Kanal"), jandarmaların
köylülere karşı davranışı ("Candarma Bekir") gibi
konuları
işleyen hikayeler günlük yaşamdaki temel çelişkileri
yansıtır.
Kağnı' da (13 hikaye) toplumsal çelişkiler, yaşanan
trajediler
üzerinde durulurken, ilerici aydınlar ile çıkarcı aydınlara
da
değinilir: Tarla meselesi yüzünden ortaya çıkan sorunlarda
bireylerin
farklı davranışları ("Kağnı"), iş için kente giden
bir
köy delikanlısı ("Kamyon"), bir inşaat işçisinin
trajik yaşamı
("Apartman"), vd. Yazar, Konya' da öğretmenken
başından geçen
olayları da hikayeleştirmiştir: taşra aydınlarının tutucu,
kıskanç, korkak ve çıkarcı olduğunu vurgular ("Fikir
Arkadaşı"
vd).
Ses'te de köylü, işçi, aydın çevrelerinde gelişen olaylar
ele
alınır. "Ses"te Batı kültürü ile halk kültürü
karşılaştırılır: Köylü
oluşu nedeniyle müzik öğrenimini yarıda bırakmak zorunda
kalan Sıvaslı Ali'nin "sesi" bastırılmıştır.
Jandarmaların suçlu
ailelerine karşı takındığı yüz kızartıcı tutum, insani bir
dramla
sonuçlanır ("Sıcak Su"). Sabahattin Ali'nin küçük
burjuva aydınlarına
güveni yoktur, onlar köylüyü tanımak konusunda
yetersizdirler;
dahası bunlar köyüne-köylüsüne yabancılaşmış insanlardır
("Köpek"). Bu kitaptaki tek aşk hikayesinde de
seven
bir kadının aşktaki bağımlılığı vurgulanır ("Köstence
Güzellik
Kraliçesi").
Yeni Dünya, Sabahattin Ali'nin ustalık dönemi ürünlerini
topladığı kitabıdır: Hikayelerinin konuları gene aşk, köy ve
köylülerin yaşamı, Anadolu'da şarkıcılık, oyunculuk yapan
düşkün kadınlar, hapishane yaşamından sahnelerdir.
Sırça Köşk'teki hikayelerin bir kısmı hastane ve doktorlarla
ilgilidir. Buradaki hikayeler daha çok kent yaşamını
yansıtır.
Alegorik hayvan masalları biçiminde yazdığı hikayelerden
bazılarındaysa,
toplumla diyalog kuramayan, kendilerini fildişi
kulelerine hapseden yöneticileri eleştirir. Böyle bir
tekniği kullanmasının nedeni,
o yıllarda özellikle toplumcu aydınlar üzerinde uygulanan baskıdır.
o yıllarda özellikle toplumcu aydınlar üzerinde uygulanan baskıdır.
Toplumsal panoramada roman kahramanları
Sabahattin Ali Romanlarında Toplumsal Gerçekleri Aşk Hikayeleri
içinde Vermeye Çalışır. Erkek Kahramanı Genellikle Uyum Sağlamayan,
Toplumsal ve Bireysel Dramlarına Yenik Düşen Bir lnsandır.
Sabahattin Ali'nin yarım kalan Yalnız Efe dışında üç romanı
vardır: Kuyucaklı Yusuf, lçimizdeki Şeytan, Kürk Mantolu
Madonna.
Sabahattin Ali, bu üç romanında anlathğı aşk hikayelerinin
arka planında dönemin siyasal, sosyal ve ekonomik
yapısındaki
çarpıklıklar, yozlaşan değerler, bu değerler karşısında
farklı
davranış biçimleri sergileyen tipler üzerinde durur.
1903-1915 yılları arasında geçer. İttihat ve Terakki
iktidardadır;
İttihat ve Terakki ekonomik girişimlerde liberalizmden
yanadır
ve ulusal burjuvaziyi oluştunna doğrultusundadır. Aydın'ın
Nazilli ilçesine bağlı Kuyucak köyünden olan Yusuf ile
Kaymakam Selahattin Bey'in kızı Muazzez arasındaki trajik
aşk
hikıyesi anlatılır. Yaratılmaya çalışılan burjuvazinin
insanları
(Hilmi Bey, Şakir, Hulusi Bey) olayların akışında etkili rol
oynarlar.
Kaymakam Selahattin Bey yıpranmış, yılgın, umutsuz
yönetici tipini simgeler. Yusuf kasabanın egemenlerinin kötü
muameleleri karşısında isyancı, kural tanımaz bir tip
durumundadır.
Selahattin Beyin "iyi insan-boş vermiş yönetici"
çelişkisi
karşısında yalnız kalır. Muazzez, seven ama gelişen olaylara
seyirci kalan, boyun eğen Anadolu kadınıdır.
Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf la bir Anadolu kasabasının
değişim geçiren değerlerle oluşan ruhunu, yaşamını yansıtmak
istemiştir. Bu Anadolu gerçeği, yazarın bakış açısıyla,
kişilerin
iç ve dış gerçekleriyle birlikte, estetik bir bütünlük
içinde
verilir.
Önce Ulus'ta tefrika edilir (1939). Bir yıl sonra da
kitaplaşır. Bir
kapitalist dünyada gelişmeye başlayan faşist uygulamalara
paralel
olarak, Türkiye'de etkileri artmaya başlayan ırkçı ve
turancı
eğilimler taşıyan grupları, düşünce ve eylem adamlarını
sergilemek
amacıyla yazılan "siyasi" bir romandır. Olaylar,
hemen bütünüyle
kentte ve aydın çevrelerde geçer. Romanın başkişileri Ömer
ve Macide'nin birlikteliği ters doğrultularla sonuçlanır:
Ömer
"içindeki şeytanın esiri"dir, hep istediklerinin
dışında işler yaparak
çöküşünü hazırlar. Macide, ırkçı-turancı çevrelerin
yetersizlikleri,
ahlaksal tutumları karşısında bilinçlenmeye başlar, sonunda
kesin seçimini yapar; sosyalist öğretiye bağlanan Bedri ile
birlikte
yeni ve düzenli bir hayat kurmaya karar verir. İkinci Dünya
Savaşı
öncesi aydın çevrelerindeki farklı siyasal ve toplumsal
yönelişlerin
ekseninde, yaz.ar başarılı bir toplumsal yergi örneği verir.
Önce Hakikat gazetesinde tefrika edilir (1940-1941), iki yıl
sonra da kitap olarak yayımlanır.
Gazetenin isteği üzerine yazılan ve "Büyük Hikaye"
olarak
sunulan Kürk Mantolu Madonna'nın ilk adı Uizımısuz Adam'
dır,
ama daha sonra adı değiştirilirmiştir.
Kürk Mantolu Madonna da bir aşk konusunu işler. Baş kişileri
Maria ile Raif in aşkı etrafında gelişir. Raif Efendi
hayatının romanını
siyah kaplı bir deftere yazmıştır. Almanya'ya sabunculuk
öğrenimi yaparken "Kürk Mantolu Madonna"
tablosunda kendi
portresini yapan ressam Maria Pudet a aşık olur, onunla bir
süre
birlikte yaşar. Babasının ölümü üzerine yurduna dönerken
Maria'ya
söz verir, onu da getirtecektir. Olaylann akışı Raif
Efendi'ye
verdiği sözü unutturur. Raif Efendi evlenir, çoluk çocuğa
kanşır. Bir rastlantı sonucu Maria'nın kendisinden olan
çocuğunu
doğurduktan kısa bir süre sonra öldüğünü öğrenir.
Raif-Maria aşkının temel alındığı romanda dönemin kadınerkek
ilişkileri irdelenir. Raif, suçluluk ve utanç duygularıyla
yaşamı boyunca kıvranır, çevresiyle bir türlü uyumlu bir
ilişki
kuramaz. Maria, bilinçli, özgür ve onurlu bir kadın olarak
tercihini
yapar. Ancak o, Bablı bir kadındır.
Sabahattin Ali Şiiri Daha Çok Bireysel Duyguların Anlatımında Kullanmıştır. Halk Şiirinin Geleneksel Sesinin Ötesine de Geçememiştir.
Sabahattin Ali yazarlık yaşamına pek çok edebiyatçı gibi
şiir
yazarak başlar. İlk şiiri Bahkesiı'de Muallim Mektebi'nde
okurken
basilir. Arkadaşları Orhan Şaik Gökyay, Esat Adil'le ilk
nazım
denemelerini kendilerinin çıkardığı Çagiayan adlı dergide
yayımlarlar.
Son sınıfta İstanbul'a nakledilir. 12 Ocak 1926 tarihinde
babası
ölür. Babası için yazdığı şiir, bir yıl sonra onun ölüm
yıldönümünde
Güıuş dergisinde yayımlanır (15 Ocak 1927). -
Şiirin yanı sıra öyküler de kaleme almaya başlayan
Sabahattin
Ali, okulu bitirdikten sonra öğretmen olarak Yozgat'a
atanır. Bir
yıl kadar orada ilkokul öğretmenliği yapar. Ama çok sıkılır.
İstanbul'a
döner. Bakanlık yabana dil öğrenmek üzere Avnıpa'ya öğretmen
göndermektedir. Açılan sınava girer, kazarur. Almanya'ya
gider. Dört yıl kalacakhr. Ancak bu süreyi tamamlamadan
döner.
Aydın ve Konya'da öğretmenlik yapar. Her iki yerde de
hapishaneyle
tanışır. Sivas'taki Bektaşi ayaklanmasına nazire olarak
Almanya'da yazdığı "Memleketten Haber" başlıklı
şiiri bir
arkadaş toplanhsında okur. Bunun üzerinden altı ay geçtikten
sonra ihbar edilir, bir yıl hüküm giyer. Ancak cezası
dolmadan
Cumhuriyet'in 10. Yılı nedeniyle çıkanlan afla hapisten
çıkar.
Aslında işin gerçeği Kuyucaklı Yusuf romanını Konya' da
yayımlanan
Yeni Anadolu gazetesine tefrika edilmek üzere vermiştir.
On beş sayı çıkmasına karşın henüz hiçbir ücret alamayınca
eserini
yayımlatmaz. Bunun üzerine sahibi çok sinirlenir ve
Sabahattin
Ali'yi ihbar ederek, kendi akrabalanndan tanıklar bularak
mahkum edecektir. Sabahattin Ali, kendi iradesi dışında
gelişen
bu olaylann gerçekle ilgisinin olmadığnu vurgulamak
amacıyla,
15 Ocak 1934 tarihli Varlık'ta "Benim Aşkım"
şiirini yayımlar.
Bu yıl çıkardığı Dağlar ve Rüzgar adlı 28 şiir içeren tek
kitabıyla
da şiir serüvenini kapatır. Yalın bir dille, hece ölçüsüyle
yazılmış geleneksel şiirimizin seçkin örnekleriyle dolu olan
bu
kitabı, tıpkı öykülerinde olduğu gibi, hapishane ve
hapislerden,
köy ve köylülerden söz eder. Şiir dili yalın olduğu kadar,
içten
ve etkileyicidir. Bunlardan bazdan bestelenmiştir.
Şiirlerinin Yaşamında Apayrı Bir Yeri Vardır
Sabahattin Ali'nin yaşamında şiirin apayn bir yeri vardır.
Edebiyata ilk adımı onunla atar. Hapislik yaşamını onun
yüzünden
tanır. Sabahattin Ali henüz bir öğrenciyken başlamış
olan (1924) ilk dizeler, Balıkesir' de Orhan Şaik Gökyay'ın
çıkardığı
Çağlayan dergisiyle yayın dünyasında görünür (1925-1926).
Aydın Ortaokulu'nda öğretmenken bir şiiri yüzünden
"yıkıcı
propaganda yaptığı" gerekçesiyle koğuşturmaya uğrar, üç
ay
tutuklu kalır, sonunda aklanır. Konya' da çalışırken de bu
kez,
bir eğlentide okuduğu "taşlama" hakkında dava
açılır. Söz konusu
şiir, Sivas'taki Bektaşi ayaklanmasını anlatmaktadır.
Atatürk'ün
adı geçmemesine rağmen, onu ima ettiği gerekçesiyle
bir yıla hüküm giyer. Ancak süre dolmadan Cumhuriyet'in 10.
Yılı affıyla Sabahattin Ali, hapishaneden çıkar.
Varlık dergisinde (15 Ocak 1934) yayımladığı "Benim
Aşkım"
şiiriyle Atatürk'e olan duygulanm anlahr. Yeniden
öğretmenlik
mesleğine dönme imkanı bulur. Bu tarihten sonar artık
Sabahattin
Ali, çok seyrek olarak şiir yazacakhr. Bu yüzden de
sağlığında
yalnızca Dağlar ve Rüzgtir adlı şiir kitabını çıkanr (1934).
Sabahattin Ali'nin şiirleri konu ve anlamsal açıdan hikiye
ve romanları gibi geniş bir alanı içerir nitelikte değildir.
Bu kitaba
1943'te "Değirmen" adlı öyküsünü ekler. Üzerine
inceleme
yapan Asım Bezirci, Sabahattin Ali'nin hepsi dergi
sayfalarında
kalmış 23 şiirini bulup bu kitaba ekleyerek Dağlar ve
Rüzgtir/K
urbaganın Serenadı/Öteki Şiirler adıyla yayımlar.
Bu duruma göre Dağlar ve Rüzgar 1931-1934 yıllannı kapsayan,
hepsi seçme şiirlerdir. Kurbagtının Serenadı 1926-1929
yıllarını
kapsar ve Bilgi Yayınevi'nde çıkan dördüncü baskısına
Asım Bezirci tarafından eklenir. Beşinci basım ise, Cem
Yayınevi
tarafından gerçekleştirilir. Bu kitabı ise, Atilla Özkınmlı
basıma
hazırlar, "Sunu" yazısını yazar, Asım Bezirci'nin
"Sabahattin
Ali'nin Şiirleri" başhkh yazısı ile ilk kez bu güne
kadar hiçbir
yerde yayımlanmayan şiirlerine yer verir. Daha sonraki
basımlar
ise, Bütün Yapıtları adıyla Nüket Esen editörlüğünde ve
Yapı Kredi Yayınlan tarafından yapılır.
Sabahattin Ali'nin şiirleri konu ve anlamsal açıdan öykü ve
romanları gibi geniş bir alanı içermez. Üstelik de
çoğunluğunda,
özellikle kendisinin yayımlamadıklannda estetik ve içerik
iddiası yoktur. Ama buna karşın hece ölçüsüyle yazdıklarında
başanlıdır. Bunlar geleneksel şiirimizin seçkin
örnekleridir. Bu
gün bile dilindeki yalınlık, bildirisindeki haklılıkla
başanlı şiirlerdir.
Halk şiirinin 8'1i ve ll'li kalıplarının yanı sıra, S'li,
7'li, 13
ve 14'1ü kalıplarını da kullanır. Uyağa önem verir. Öte
yandan
aruzla da şiirler yazmış, divan şiirinin ve Bah'ya dönük
serbest
şiirin örneklerini vermiştir. Terkib-i Bend, Gazel, Mesnevi
sıkça
başvurduğu biçimler arasındadır. Şiirlerinin ana teması
doğa,
insan, aşk, umut ve umutsuzluktur.
Sabahattin Ali Hikaye Yarışması
Sabahattin Ali Hikaye Yarışması, İstanbul' da aylık sanat ve
siyaset dergisi olarak 25 sayı yayımlanmış (Ocak 1973-Şubat
1975) olan Yeni Adımlar dergisinin açtığı bir yanşmadır. İlk
yarışmanın
ödülleri Ocak 1974'te verildi. Mehmet Başaran, Ahmet
Say ve Zehra Tunç derece ödüllerini paylaştılar. Mehmet
Güler ile Aysel Özakın' a da başarı ödülleri verildi.
197S'te birincilik
ödülünü Duran Yılmaz, ikincilik ödülünü Celal Özcan
aldı. 1975'ten sonra yarışmaya ara verildi.
1980'de yarışma yeniden açıldı.
1981 - İzzet Yasar (Dönüşü Olmayan Hikayeler)
1982 -ödüle layık eser bulunamadı.
1983 - Sulhi Dölek (Vidalar)
1984 - Ahmet Önel (Matinede Mükremin)
1985 - Ödüle layık eser bulunamadı·. O tarihten bu yana da
ödül verilmemektedir.
Filme Alınan Eserleri
1972 tarihini taşıyan filmin yönetmeni Muzaffer Arslan'dır.
1974'te Metin Erksan, "Hanende Melek" hikayesini
televizyona
aktarır. 1985'te Feyzi Tuna, Kuyucaklı Yusuf'u çevirir.
1987'de "Gramofon Avrat" hikayesi Yusuf Kurçenli
tarafından
beyaz perdeye aktarılır. 1991 'de İrfan Tözüm, "Hanende
Melek",
"Çinli", "Yeni Dünya" ve "Devlerin
Ölümü" hikayelerinden
yola çıkarak, Devlerin Ôfümü adlı filmi yapar. Son olarak da
1992'de Orhan Aksoy Hasan Boğufdu'yu yöneterek, Sabahattin
Ali'nin adını yeniden duyurur, savunduğu gerçeklerin
duyurulmasını
sağlar
Toplumcu gerçekçi bir yazarın çileli hayatı
1907 -25 Şubat'ta (Rumi 12 Şubat 1322) Gümülcine Sancağına
bağlı İğridere ilçesinde doğdu. Babası piyade yüzbaşısı
Cihangirli
Ali Salahattin, annesi Hüsniye'dir. Babası 1876'da
İstanbul'da
doğdu.
1921 - Edremit İptidai Mektebi'ni bitirdi. Aynı yıl
Balıkesir
Dar-ül Muallimi'ne girdi. Burada ilk öyküsü "Horoz
Mehmet"i
yazdı.
1925 - Öğretmen okulunun son sınıfını İstanbul Erkek Muallim
Mektebi'nde okudu.
1926- Balıkesir' de Orhan Şaik Gökyay'ca yayımlanan Çağlayan
dergisinde ilk şiir ve öykülerini yayımladı. Babasını
yitirdi.
1927 - İstanbul Erkek Öğretmen Okulu'nu bitirdi. Yozgat
Cumhuriyet İlkokulu'na atandı. Aynı yıl Orhan Seyfi'nin
yönettiği
Güneş dergisinde "Babam İçin" başlıklı şiiri
yayımlandı.
(15 Ocak). Bu yılla birlikte Servetifünım, Akbaba, Güneş,
Hayat,
Meşale, Irmak dergilerinde şiir ve öyküler yayımladı.
1928 - Maarif Vekaleti'nce yabancı dil öğrenmek üzere
Almanya'ya
$Önderildi.
1930 - Oğrenimi tamamlamadan yurda döndü. Aynı yıl Osmancık'a
ilkokul öğretmeni olarak atandı. Aydın Ortaokulu Al-
23
manca öğretmenliğine getirildi. İlk toplumsal gerçekçi
öyküleri
Resimli Ay'da yayımlandı. Aynı dergide düzeltmen sekreter
olarak
çalışan Nazım Hikmet'le tanıştı.
1931 - Aydın Erkek Sanat Mektebi'nde öğrencilerin
dolaplannda
bulunan bildirilerle ilgili görüldü. Kimi öğrencilerin de
"yıkıcı
propaganda yaptığını" ihbar etmeleri üzerine üç ay
tutuklu
kaldı. Mahkemede aklanmasından sonra Konya Lisesi' ne
atandı.
1932 - Bir eğlenti sırasında okuduğu taşlama yüzünden
tutuklandı.
Bir yıl hüküm giydi.
1933 -Cumhuriyet'in 10. yıldönümü nedeniyle cezasının
bitimine
birkaç ay kala aftan yararlandı.
1934 - Neşriyat Müdürlüğü Büro Şefliğine getirildi. Ardından
Talim ve Terbiye Dairesi İkinci Sınıf Mümeyyizliğine verildi.
Aynı yıl Daglar ve Riizgt1r adlı ilk kitabını çıkardı.
1935 - Degirnıen adlı öykü kitabı basıldı. Aliye Hanım'la
evlendi.
Yayın Dairesi ikinci sınıf Kalembaşılığına nakledildi. Ek
görev olarak Ankara İkinci Ortaokulu'nun Almanca derslerine
girdi.
1936 - Kngnı adlı öykü kitabı çıktı. Aynı yıl askere alındı.
Çavuş
çıkarılacakken Saffet Arıkan'ın aracılığıyla yedeksubay
oldu.
1937 - Ses ve Kuyucaklı Yusuf kitaplaştı.
1938 - Askerliğinin tamamlanmasıyla Musiki Mualiim Mektebi
Türkçe öğretmenliğine atandı ..
1940 - içimizdeki Şeytan romanı yayımlandı. Irkçılann
tepkileriyle
karşılandı. Savaş nedeniyle yeniden askere alındı.
1943 - Yeni Dünya ve Kürk Mantolu Madonna yapıtları basıldı.
İgnazio Silone'den Fontanıara'yı çevirdi.
1944 - Kendisine yayın yoluyla hakarette bulunan Nihal
Atsız'ı
mahkemeye Verdi. Atsız suçlu görüdü, 4 ay hapisle
cezalandırıldı.
Kendisi de Bakanlık emrine alındı.
1945 -Konservatuvardaki görevinden ayrıldı. İstanbul'a
gelerek
gazeteciliğe başladı. Tan'ın yıkılmasıyla işsiz kaldı.
1946 -Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Mim Uykusuz'la Markopaşa'yı
çıkardı.
1946 - Markopaşa'nın sıkıyönetimce· kapatılması sırasında
Malunıpaşa, Merlıunıpaşa dergilerini çıkardı. Bunlarda çıkan
ya-
24
zılarından ötürü üç dava açıldı. Sırça Köşk yayımlandı.
Bakanlar
Kurulu karanyla toplatıldı.
1948 - Mehmet Ali Aybar'ın çıkardığı Zincirli Hürriyet'teki
bir yazısından koğuşturmaya uğradı. Öteki davalardan biri de
kesinleşince üç ay hapis yattı. Çıkınca kamyonla yük
taşımacılığına
başladı.
1948 - (2 Nisan) Kırklareli'nin Bulgaristan sınınna yakın
bir
yerde öldürüldüğü cesedi bulunduktan sonra anlaşıldı. Olay,
bütünüyle aydınlığa-çıkanlamadı; çeşitli yorumlara konu
oldu.
Şiir: Daglar ve Rüzgar (1934-Yeni Eklerle 1943)
Öykü: Degirnıen (1935), Kngnı (1936), Ses (1937), Kagnı-Ses
(1943, iki kitap biraradlJ), Yeni Dii11ya (1943), Sırça Köşk
(1947)
Roman: Kuyucaklı Yus11f<ı937), içimizdeki Şeytan (1940),
Kiirk
Mantolu Madonna (1943)
Düzyazı: Markopaşa Yazıları ve Ötekiler (1986-Hikmet
Altınkaynak'ın
derlemesi, Cem Yayınevi, Yapı Kredi Yayınlan Bütün
Yapıtlan 1. Bas. Ekim 1998, 2. bas. Temmuz 2002, 3. bas.
Eylül
2003)
Çevirileri: Tarilıte Garip Yakalar (1936, Max Memmerich),
Antigone
(1941, Sofokles), Minna voıı Barahelnı (1942, Lessing),
Romantik
Hikaye (1943, H. von Kleist-A. V. Hebbel), Fontamara
(1943, Ignazio Silone), Gyges ve Yiiziigü (1944, Fr.
Hebbel), Yüzbaşının
Kızı (Erol Güney'le birlikte A. 5. Puşkin' den).
Yazar üzerine incelemeler arasında Kemal Sülker'in
Sabahattin
Ali Dosyası (1968), Asım Bezirci'nin Sabalıattin Ali/Hayatı,
Hikayeleri,
Romanları (1974), Kemal Byram'ın Sabahattin Ali Olayı
(1978), Filiz Ali Laslo ile Atilla Ozkınmh'nın Sabahattin
Ali
(1979), Reşit. M. Ertüzün'ün Sabahattin Ali Olayının Gerçegi
(1985), Filiz Ali'nin "Filiz Hiç Üzülmesin"
(1996), Ramazan
Korkmaz'ın Sabahattin Ali (1997) adlı kitapları ve Almanya'
da
yayımlanan Elizabeth Siedel'in Sabahattin Ali Mystiker und
Sozialist
adlı çalışması sayılabilir.
0 yorum:
Yorum Gönder