Bir Filmin Düşündürdükleri



“Gerçeğin parçası olmak, yalan deryası olmaktan kıymetlidir!”
Başrollerinde Albert Brooks, Alec Baldwin, Will Smith’in oynadığı, Peter Landesman’ın yönetmen koltuğunda olduğu bir filmden bahsedeceğim; “Concussion-Sarsıntı” 
Yaşanmış bir hikayeye dayanılarak senaryosunu yazan Landesman, güzel oyuncu kadrosuyla 2015 yılında kamera karşısına geçmiştir, Concussion filmi için. Filmin, yaşanmış gerçeklere dayanan konusu şöyledir: “ 2002 yılında, eski Pittsburgh Steelers oyuncusu Mike Webster, kamyonetinde ölü bulundu. Adli tabip Bennet Omalu, Webster'in otopsisini inceler ve şiddetli beyi ağrıları olduğunu keşfeder. Sonuç olarak Webster'in ölümünün kafasına aldığı uzun süreli tekrarlanan darbelerden olduğunu belirler-onun deyimiyle kronik travmatik ensefalopati (CTE). Eski Steelers takım doktoru Julian Bailes, arkadaşı sinir hastalıkları uzmanı Steven T. DeKosky'den de yardım alarak Omalu bir sayfa yayınlar, Amerikan Ulusal Futbol Ligi önce bunu reddeder.Önümüzdeki birkaç yıl içinde, Omalu diğer üç ölen eski NFL oyuncuları, Terry Uzun, Justin Strzelczyk ve Andre Waters'da Webster'ınkine çok benzer belirtiler olduğunu keşfeder. Sonunda yeni oyuncu güvenliği konusunda bir komite huzuruna bulgularını anlatmak için yeni atanan Lig yetkilisi Roger Goodell'ı ikna eder. Fakat onu ciddiye almazlar ve sunumunu yapması için izin bile vermezler.” Genel açılarla filme ve konusuna bakıldığında, Amerika Futbolunu temel alan sıradan bir film gibi görünebilir. Fakat, filmi izlediğiniz zaman zihninizde bambaşka bir pencere açıldığına şahit oluyorsunuz. Will Smith harika oyunculuğuyla bu pencerede size rehberlik ediyor.

Film, ilk başlangıcında bir mahkeme salonunu gösteriyor izleyiciye. Bu sahnede Dr. Omalu (W.Smith) tanık sandalyesinde bir cinayet davasının nihaiyetine dair bilirkişi gözlemini açıklıyor. Çok küçük bir nüanstan, sanık olarak yakalanan kişinin aslında katil olmadığı sonucuna ulaşmasını, ustalıkla açıklıyor. Bu sahnede açıklanan gerçek; filmin konusunu oluşturan kişi olan Dr. Omalu’nun aslında alt yapısının ne kadar güçlü olduğunu, kendisini yaptığı işe adamış, bu alanda derin bilgilerini, ulusal belgelerle kanıtlamış, tam bir bilirkişi olduğuna vurgu yapılıyor. (Tanıtımda yazdığı gibi filmin konusunda direk Amerikan futbolu değil, ona bağlı olarak bir doktorun, bulduğu yeni tıbbi olayı kabul ettirme çabası) Patalog olmak, insan bedeni üzerinde inceleme yapılırken, gerçekleşen travmatik sonuçların, sebepleri hakkında geniş bilgilere sahip olmayı beraberinde getiren, meşakkatli bir tıp kolu. Bu filmde gerçekten özenilerek izleyiciye akatırılıyor. (keşke Amerikan sinemasının her filmde yaptığı gibi burada da fütursuz din propagandası yapmasalarmış. Filmin tadı o zaman daha başka olurdu eminim)

Filmi genel çerçevelerle inceleyecek olursak; sinemacılık açısından, film gerçekten çok güzel ele alınmış, kurgusuyla oyunculuğuyla ele aldığı konuya hakim haldeydi. Toplumsal bir olayın insanlara nasıl aktarılacağına örnek teşkil edebilecek durumdadır. W. Smith, bu noktada üzerine düşeni fazlasıyla yapıyor. Benzer sosyal konular içeren daha önceki filmlerinde olduğu gibi bu filminde de rolünün altından ustalıkla kalkıyor. Smith’i genelde hızlı akan, vurdulu kırdılı, macera dolu filmlerinden hatırlıyoruz. Bu da bir zaman onun sürekli macera filmlerinde daha iyi olduğu kanısını yerleştirmişti izleyici üzerinde. Daha sonra umudunu kaybetme gibi neredeyse kült sayılabilecek bir filme imza attı. İzleyicilerinin kalbini bir kere daha fethetmeyi beceren Smith, bu filmiyle sinema tarihinde “her rolün adamı” olabileceğini bir kere daha kanıtlıyor.
Filmin gelişiminde, Dr. Omalu’nun, eline geçen bulguları kesin bilimsel sonuçlara dayandırmak için nasıl çabaladığını daha sonra bunun sağlamasını yapmak için değişik çevrelerden uzmanlarla işbirliğine gittiğini görüyoruz. Mesleğini dürüstlük ilkesi üzerine kurmuş olan doktorumuz, bilinmeyen bir gerçeği su yüzüne çıkartmanın sevincini yaşarken, kapitalist sistemin kendini koruma çabalarına toslaması, cosmos dizinde, 7 bölümde anlatılan Dr. Peterson’u hatılattı bana. O da kurşun hakkındaki araştırmasını ve kurşunun insan hayatında nasıl zararlara yolaçtığını anlatmak ve kabul ettirmek için çok çaba sarfetmişti.

Omalu, karşısında bir dev gibi duran kapitalist sisteme karşı bir adım geri atmak zorunda hissediyor kendisini. Bunda doğmamış çocuğunu kaybetmek ve karısına karşı hisleri daha büyük rol oynuyor. Bunların yanı sıra sistem bütün silahlarını kuşanıp, Dr. Omalu üzerine akına kalkıyor. Bütün bunların bileşkesi, başka bir şehir, yeni bir iş, yeni bir yaşam olarak, Dr. Omalunun hayatına yön veriyor.
Film hakkında bilinmesi gereken asıl önemli anafikir kanımca; doğru bildiklerinizi sonuna kadar savunun, hayat size başarıyı getirecektir. Güzel işlenmiş bir konu, harika bir filme dönüşmüş. İzlemeyenler için kesinlikle tavsiye edebilirim.
Share on Google Plus

0 yorum: