Anarşist Filozof Hypatia

Tarih sahnesine bakıldığında felsefe alanında hakim olan isimlerin çoğunun erkek olduğu dikkatlerden kaçmaz. Sadece felsefe alanında mı; bir çok alanda erkeklerin hep egemenliği ellerinde tuttuğu aşikardır. Ne var ki, az da olsa bazı kadınlar bu egemenliğe meydan okuyarak, kendi başarılarını tarihe yazdırmışlardır.

İşte bunlardan bir taneside M.Ö. 370-415 yılları arasında yaşamış olan, matematikçi Theon’un kızı Hypatia’dır. Yaklaşık 1600 yıl önce Mısır’ın İskenderiye kentinde yaşayan Hypatia, tarihe güzellikler bırakmasına rağmen kadın olmasının yarattığı handikaplar yüzünden “iffetsiz ve günahkar” olmakla suçlanarak, toplumun gözleri önünde öfkeli ve yobaz bir gürûh tarafından linç edilmiştir. Kör beyinlerin, ışığı yadırgamaları; düşünen bir beyni, bedensel sebepler yüzünden katletmişlerdir. Bu acı gerçek, tarihin zaman tünelinde zaman zaman karşımıza çıkmakta ve “insan mıyız?” sorusunu yüzümüze şamar gibi patlatmaktadır.

Taşa tutulan, parçalara ayrılan, yakılan matematikçi, gökbilimci, filozof Hypatia, erkek egemen dünya tarihinde varlığı ve adıyla, anarşist kadın isyanının temsilciliğini yapmaktadır.

Büyük İskender’in M.Ö. 332 yılında kurduğu İskenderiye, yüzyıllarca barış içinde yaşadı. M.Ö. 30’larda Roma’nın hâkimiyetine geçen kentte barış ortamı M.S. 300’lerde bitti. Limanları, bilginleri, kültür merkezi, dev kütüphanesi ve üniversitesiyle İskenderiye o dönem ticaretin ve aydınlanmanın merkeziydi. Tam da o zamanlar, başında babası Theo’nun bulunduğu İskenderiye Kütüphanesi’nde felsefe, matematik ve astronomi üzerine dersler vermiştir Hypatia. Yeni Platonculuk öğretisine bağlı olan Hypatia, Atina Akademisi’nin Eudoxus’ün başını çektiği Matematik geleneğine üye idi. Hypatia doğayı; mantık, matematik ve deney ile açıklamaya çalıştı. Platon, Aristo ve Oklid’in fikirlerini tartışmaya açtığı derslerine dünyanın dört bir yanından gelen öğrencilerle dolup taşıyordu.

Hypatia’nın devrin en güzel kadınlarından biri olduğu ve Vali Orestes’in bizzat Hypatia’dan ders aldığı sıralarda Hypatia’ya aşık olduğu bilinmektedir. Anlaşmazlıklara ise Vali Orestes’in, İskenderiye’de —Piskopos Cyril’in kışkırtmaları ile— Hypatia’ya karşı hızla büyüyen nefretin önüne geçmeye çalışması olmuştur. Hypatia, İskenderiye’ye Hristiyanlığın hakim olduğu son yıllarında Piskopos Cyril, Hypatia’yı hedef göstererek İncil’den yaptığı alıntılar ile halkı kışkırtmış ve Hypatia, halk tarafından “dinsiz” ve “şeytan” olarak nitelendirilmiştir.

Kentin dokusu Hıristiyanlığın resmi din olarak kabul edilmesinin ardından hızla değişti. İktidara egemen olan Hıristiyanlar, Pagan ve Yahudiler başta olmak üzere farklı inançlara sahip kim varsa hedef aldı. Kentte ardı ardına cinayetler işlenirken Hypatia çalışmalarını aralıksız sürdürdü. Her gün bir çember çizerek; dünyanın, güneşin, gezegenlerin hareketlerini yeniden hesap ediyor, öğrencilerine “Bizi birleştiren şeyler ayıranlardan daha fazla; tüm insanlar eşittir, kardeştir…” tavsiyesinde bulunuyordu.

İskenderiye Üniversitesi’ni inançsızlığın merkezi olarak gören Hıristiyanlar, Serapis tapınağı, müze ve dev kütüphanenin yok edilmesi gerektiğini düşünüyordu. Kitapların parçalandığı, heykellerin yıkıldığı, insanların öldürüldüğü kanlı saldırıda yüzyılların bilimsel birikimi de yok edildi. En sevdiğini; babasını da kaybeden Hypatia, artık yapayalnızdı…

Ancak babasına söz verdiği gibi gerçeği aramaktan asla vazgeçmedi. Hypatia “Dünya hareket ederken daire mi çiziyor, elips mi, yoksa güneş dönüyor dünya yerinde mi duruyor” diye düşünürken kötülük yerinde durmuyor, örgütleniyordu. İskenderiye Patrikhanesi’nin ise o bilimsel çalışmalarını sürdürürken Hypatia’ya duyduğu kin her geçen gün artıyordu.

Eski öğrencisi olan kent valisinin onun tesirinde olduğunu ve bu sayede farklı inançların korunduğunu düşünüyordu.

Hypatia’nın öldürülmesi için tezgâh kuruldu. Başpiskopas Kril’in talimatıyla papaz pazar ayininde bir konuşma yaptı; kadının toplumda olması gerektiği yeri tanımladı önce, asla bir erkekle eşit olamayacağını, erkeğe akıl veremeyeceğini, kıyafetlerinden hareketlerine kadar dikkat edeceğini anlattı uzun uzun. Ardından Hypatia’yı hedef göstererek İskederiye’de haddini aşmış bir kadının yaşadığını, büyücü, günahkâr bir şeytan olduğunu söyledi.

Kalabalık soluğu Hypatia’nın kapısında aldı.

Önce saçından sürüklediler. Haypatia’yı çırılçıplak soyup en acı şekilde nasıl ölebileceğini tartıştılar; biri “Taşlayalım”, diğeri “Derisini yüzelim” dedi, öteki ateşe vermekten bahsetti. Karar veremediler, sırayla hepsini yaptılar…

Hypatia’yı ölene kadar savunmuş olan İskenderiye Valisi Orestes ile Hypatia’yı “dinsizlik” ve “şeytanlık” ile suçlayan İskenderiye piskoposu Cyril arasındaki kavga şehir çapında bir provokasyona dönüşür ve olaylar Hypatia’nın 415’de taşlanarak öldürülmesine kadar varır.

Hypatia’nın ölümü hakkında bugün en güvenilir kaynak, bir Hristiyan olan Socrates Scholasticus’un 439’da yazmayı tamamladığı “Historia Ecclesiastica” adlı yapıtıdır. İskenderiye’nin en önemli iki figürü olan, İskenderiye Valisi Orestes ile İskenderiye piskoposu Cyril arasında anlaşmazlıklara sebebiyet verdiği ve politik işlere karıştığı gerekçesi ile 415 yılında kıptî Hristiyan bir çete tarafından taşlanarak öldürülür. Bu yapıta göre olaylar Socrates Scholasticus’un anlatımı ile şöyle gelişir:

“…Hypatia’nın sık sık Vali Orestus ile görüşmesi Hristiyanların hoşuna gitmiyordu. Hypatia’nın, Vali Orestus ile Piskopos Cyril’in uzlaşmasını engellemeye çalıştığı düşünülüyordu. Böyle düşünen bir grup bağnaz, Peter adındaki çete liderleri ile birlikte Hypatia’nın evinin önünde pusuya yattılar ve onu beklemeye başladılar. Hypatia eve geldiğinde ise onu kaçırıp Caesareum adındaki bir kiliseye götürdükten sonra tamamen soydular. Ardından onu taşlayarak öldürdüler. Daha sonra Hypatia’nın parçalanmış bedenini alıp Cinaron adındaki bir yerde yaktılar. —Socrates Scholasticus, Ecclesiastical History”

Günümüze ulaşabilmiş 5. yy’dan kalma kaynaklar Hypatia’yı; Platon, Aristo ve Plotinus’un felsefelerinin öğreticisi olarak tanımlar. Fakat kıptî Piskopos John Nikiû’nün yazdığı 7. yy’dan kalan “Chronicle” adlı eserde Hypatia için şunlar söylenmiştir: “Hypatia helenistik bir pagan idi. Her zaman büyüye, usturlaba ve müzik enstrümanlarına bağlı kalmıştı. Ayrıca insanları şeytanî hileler ile kandırmıştı.” Fakat bütün Hristiyanlar John Nikiû veya Hypatia’yı öldüren çete gibi Hypatia’ya karşı düşman değildiler. Hatta bazı Hristiyanlar Hypatia’yı, erdem ve iffetin sembolü saymıştır.

Eserlerinden günümüze ulaşabileni yoktur; fakat Sinesius ile yazıştığı mektupların bir bölümü mevcuttur.
Share on Google Plus

0 yorum: