Kayıp Ruhlar Ormanı -1


Ormanda...

Karanlık ve koyu sis tabakası etrafı öyle bir kaplamıştı ki, insan burnunun ucunu göremiyordu. Bu koyu sis tabakasıyla örtülü gecede dışarıya çıkmak, akıllı bir insanın yapacağı hareket değildi. Hele böylesi bir gecede, derin uğultuların yükseldiği, sanki ağaçların fısıltıyla, nefret söylemlerine boğdukları ormana gitmek, usunu yitirmiş kişilerin bile yapamayacağı bir şeydi. Rivayet olunur ki; bu orman böylesi gecelerde ruhunu giyinirdi. Ormanı oluşturan her birey canlanır, aralarına girecek insanın etlerini tikeler halinde ayırır, en sonunda iskeletini aç kurtlara atarmış. Bu ormanın ağaçlarını, bilinen en kötü ruhlar zaptetmiş. Her kuytusunda ayrı bir tehlike barınmaktaymış. Böyle gecelerde bütün baykuşlar tüylerini ve etlerini döker, yükseklerden kötü ruhlu ormana gözcülük edermiş. Sincaplar, yakalanan kişisinin kafasını kemirir, yolunu şaşırmasını sağlayarak, ağaçların, kurbanın kafasını kopartmasına yardımcı olurmuş. Kargalar, kurbanların sadece gözlerini oyarlarmış. Bu, kargaların en sevdiği oyunmuş. Bütün bu cani yaratıkları karanlık ve sis gizlermiş. Kayıp ruhları ormanı sadece denizler insan boyu yükseldiği zaman canlanır, insanın tüylerini ayaklandıran fısıltılı şakılar söylermiş. Söyledikleri bu şarkılar insanları ve insanların çevrelerindeki hayvanları -inekleri, tavukları, davarları, köpekleri, kedileri v.s- kendine çeker, acımadan gelen her kurbanı katleder, iskeletlerini çıkarır, kemiklerini kurtlara yedirirmiş. Bu kurtları görenler olmuş ve anlattıklarına göre kurtların çeneleri ve dişleri kırılmaz, eğilmez metalden yapılmış gibiymiş. Ağızlarını açtıkları anda parlak metal dişleri görünür, insanı ürpertirmiş. Metal dişleri sayesinde kemikleri kolayca kırar, ezer yerlermiş.

Ormanın sarmaşıkları kurbanların kanını emerlermiş. Yakalanan, aralarına düşen bir kurbanı farkettikleri anda hemen ona sarılır, dokungaçlarını damarlarına saplar, bütün kanını emmeye başlarlarmış. Bu sarmaşıklar çok vahşi bitkilermiş. Birde bunların et yiyen türleri varmış ki, normal görünümlü çiçekleri avı yakaladıkları zaman adeta birar ağıza dönüşürmüş. Kayıp ruhlar ormanı, doymak bilmeyen kocaman bir canavar gibiymiş. Ormana gitmek isteyenler mutlaka gün ışığını bekler öyle gidermiş. Hava kararmadan da ormanı terkederlermiş. Gün ışığında orman sanki uyuşur, bir bebek gibi mahzunlaşır, normale dönermiş. Köylüler bu yüzden ormandan geceleri kaçarmış ve bu ormana kayıp ruhlar ormanı adını vermişler. Oraya girip kaybolan canlının değil bedeni ruhu bile orada kaybolurmuş...

Zelfin denilen bir kız yaşarmış ormana en yakın köyde. Zelfin doğumuyla, yaşamıyla çok farklı birisi olmuş. Zelfin'den köyde herkes korkar çekinirmiş. Daha 15 yaşında olmasına rağmen, köydeki herkes arasında korku salıyor, köylüler onun bir dediğini iki etmez, sürekli onu memnun edip, sinirlenmemesini sağlamışlar.
Share on Google Plus

0 yorum: