PuCCa Denilen çatlak...

PuCCa :)


Kısa bir süre önce duydum adını. Eski bir arkadaşım farketmiş ya da keşfetmiş diyeyim. Yaşanmışlıklarını, saçmalıklarla yazıya döküp, birşeyler ortaya koyduğu düşüncesine kapılan hödüğün teki. Hele ki, onun yazdıklarını "şak şaklayan" şaklabanlara ne demeli? Birde tutun siz bu dengesizi ulusal bir gazetede köşe yazarı yapın. PuCCa denilen insansının kafatasında beyin yerine bir parça et taşıdığını biliyoruz, peki onu ulusal bir gazeteye taşıyan kafalar beyin yerine ne taşıyor?

Ülke gündemi böylesine yangın yeriyken, kendi yaşanmışlıklarının, dilin en ağır küfürleriyle donatarak yazan, sonrada kendini fasulye gibi nimetten sayan bu insansı hangi düşünceye hizmet ediyor acaba?

Şimdi düşünelim; sosyal hayatımızın orta yerine bomba gibi düşen bilgisayar ve internet çılgınlığı; insanlarımızın kişilik profilini devamında müthiş bir yaşam erozyonunu beraberinde getirdi. Bundan muzdarip olmayan sanıyorum çok az çıkar. Benimse en çok ızdırap çektiğim nokta; dilimizin hoyratça katledilmesi. Bunların bütününü toparladığınız zaman karşınıza çıkar vehamet taplosu aslında büyük bir şaşkınlık yaratması lazım. Sorun burada başlıyor; şaşkınlık yaratması yerine hayranlık oluşuyor. İnsanlar yarattıkları hilkat garibesine, hayran gözlerle bakıyorlar. İncelik, zerafet, asalet yerini, laçkalığa, yobazlığa, hoyratlığa ve hayvanlığa terketti...

Basın dünyası dişe dokunur hiç bir şeye el atmıyor artık. Nerede salla pati konuları, insanlar varsa oradalar. Gazeteler, ya içi geçmiş insanların yazdığı, kokuşmuş yemek tarzı yazılarla dolu, ya da; insanların vahşi ruh hallerini ortaya seren, kavga gürültü, kan, vahşet, cinayet v.s. olaylarla dolu. Televizyonları söylemeye bile gerek yok; gündüz kuşakları, yaratıcılığı bok çukuruna düşmüş yapımcıların ortaya koyduğu sululuğun hat safhada olduğu programcıklarla dolu. Akşam kuşağı ise; ahırdan boşanmış öküzler misali, eline kalemi alanın karaladığı, ya da biryerlerden bir şekilde uyarlanan, özününde içine edilen konuları içeren dizilerle geçiştiriliyor. Arada verilen haberlerse tam şarlatanlık örneği.



PuCCa bunun neresinde?

Ona benzer başka yazarlar yok mu? Elbette var. Mesela; Ayşe Yılmazel... Ne duyarlılık, ne sağduyu, ne mesaj kaygısı, ne kültür algısı... Boş yaşamların, boş kafalı insansıları. Allahınızı severseniz, siz tüketme dinazorları ne yaptığınızı sanıyorsunuz? Çekilin gidin, cehennem olun artık ya!... Sizin, salya sümük, sulu sepken boş yaşantılarınızı konu alan yazılardan daha önemli şeyleri okumak istiyoruz. Lanet olası o kalemleri nerenizle tutupta o iğrenç yazıları üretiyorsunuz.

Özünde kendine saygısı olmayan birisinin, genelde topluma asla saygısı olmaz... Saygısızlığıda böylesine erişilmez bir özellik gibi görmekse nedir, onuda siz düşünün....

şiiradamı. Ocak 2011
Share on Google Plus

0 yorum: