Jean-Paul Sartre - Bulantı


Bulantı (La Nausée), Jean-Paul Sartre'ın 1938 yılında yayınladığı, Existensialism (varoluşçuluk) alanında kendi çapında ses getiren romanıdır. jean paul sartre bulantı kitabında çağına göre yeni bir denemeye girişmiştir. Günlük biçiminde yazdığı kitabında roman kahramanı Antoine Roquentin'in dünya karşısında duyduğu tiksintiyi anlatmaktadır. Kahramanın hissettiği tiksinti, sadece yaşadığı dünyaya karşı değil, kendisine karşı da yöneliktir.

Sartre Bulantı kitabında varoluşun varlığın olumsallığı ve kendisini çevreleyen boşlukla karşılamasının ortaya çıkardığı tedirgin edici durumu ortaya sermektedir. Satre'ın fenomolojik ontolojisiyle ilgili olarak ortaya çıkarmakta ve en-soi (satre felsefesinde kendi başına varlık , varlığın sebebi olmayan mükemmel, tamamen belli, mutlak imkan, aşağı yukarı objelerin ve eşyanın cansız dünyasına denktir) ile pour-soi (Kendisi için - Sartre eksik, akıcı belirsiz olarak kullanır. İnsan şuurunun varlığına denk) analizlerinin bir sonucu ve yaşantısal bir durum olarak belirmektedir. Bu sebeple Bulantı kitabını anlamak için en-soi ve pour-soi ile ikisi arasındaki ilişkinin anlaşılması gerekliliğini doğurur. Buysa, Sartre'ın varlık felsefesinin genel bir tasviri anlamına gelir.

Zamanının eleştirmenleri romanı, hastalıklı bir durumun bir tür nevrotik kaçışın ifadesi olarak değerlendirmişlerdir. Buna karşın roman ortaya koyduğu güçlü bireyci ve toplum karşıtı düşüncelerle, Sartre'ın daha sonra geliştireceği bir çok felsefi konuya yer veren son derece özgün bir yapıttı. Doğa ötesi sezgi, roman evrenini kendi dokusuyla beslemektedir. Sartre'ın hemen hemen bütün felsefi ve sanata ilişkin düşünce yönelişlerini içinde barındıran Bulantı; özgürlük, kötü niyet, burjuva karakterleri, sanatın yapısı üstüne görüşleri romanın kahramanı Antoine Roquent'i doğa ötesi bir önem taşıyan buluşunun sonucu olarak dile getirilir.

Bulantı, genelde metafizik bir yazım deneyimi olarak adlandırılır. Sartre'ın ana sorunsalı, romanı okuyan kişilere evreni olduğu gibi gösterebilmektir. Ana tema üzerinden ilerlendiğinde kitap bu amaca ulaşır ama ele alınan sorunlar, soyut bir düzlemde kalır. Öte yandan roman, değişik bir yazış biçimi de getirmiştir. Duru, ılımlı, soğukkanlı bir anlatım, insanoğlunun durumunu apaçık belirtirken anlatıcı bile gözden silinir.

Sartre'a göre bulantı romanı insanının kendi sorumluluğunu duyması demektir. İnsan, sorumluluklarını maskeleyen bu bulantıyı azaltabilir, ama gene de içi rahat değildir. Gerçekte, sadece olmak istediği kimseyi değil, bir yasa koyucusu olarak bütün insanlığı seçen kişi, sorumluluk duygusundan da onun sonucu olan bulantıdan da kurtulamaz. Çoğu kimse yaptıklarının yalnız onu bağladığına, yalnız onu sorumlu kıldığına kendisini inandırmağa çalışır. Gene de bir türlü rahat edemez. Çünkü, sorumluluk da bulantı da insanın varlığından gelmektedir.
Share on Google Plus

0 yorum: