Satılık Beyinler Aranıyor!



İslam dininin gelişiminde, dini düşünceler asla para karşılığı insanlara empoze edilmedi, gerçekten inanan hiç bir Müslüman para karşılığı dinini terk etmedi...

İnsan doğasının, yaşama sarılmasını sağlayan en önemli özelliği; "özgür iradesidir". Yaşama biçimini ve bu biçim içerisinde yer almasını istediği şeyleri, kendi özgür iradesiyle seçer. Hayat seviyesinin ne olduğu; tahsil yapma isteği; ikili ilişkileri hakkında olmasını istedikleri; toplumsal alanda nerede yer alacağı; hobi olarak neleri benimseyeceği; v.s. Kısacası, insanın hayatına etki edecek şeyleri özgür iradesiyle seçmek, insanın doğasında vardır. Dayatmayla ya da zoraki özendirmeyle yaptıramazsınız. İnsan naturasında çok önemli bir etken vardır ki; bu adeta insanın hamuruna işlenmiştir; "DİN".

İnsan denilen yaratık, bu Dünya'da yaşamaya başladığından beri, her dönem kendisinden daha güçlü bir varlığın etkisine inanma ihtiyacını kendisinde duyumsamıştır. İnsanlık tarihi boyunca bir çok dinler ortaya çıkmıştır. Her din akımı peşinde milyonları sürüklemiştir. Bu sürüklemenin en başında da, insanoğlunun, kendisini yarattığına ve zor durumda kaldığı zaman kendisine yardım edeceğine inanabileceği bir varlığın manevi desteğine ihtiyaç duymasıdır. İnsan toplumlarında, din olgusu, dogmatik bir sistemle, geçmiş kuşaktan gelecek kuşağa aktarılmak suretiyle süreğenliği sağlanmıştır. Bu süreğenlik içinde en belirgin nokta; bir insan doğuşundan itibaren hangi dine mensup toplum içerisinde yetişmişse, o dini benliğine çıkmaz, kaybolmaz, yıpranmaz bir şekilde kazınmıştır. Öylesine ki, hayatında değer verdiği onca şeyin en üstüne "din" olgusu gelip oturmuştur. Bunun sebebi de, inanma gereksiniminin her türlü ihtiyaçtan güçlü olmasıdır.

"Din sıradan insanlar için gerçek, aydınlar için yalan, iktidarlar içinse kullanışlıdır."
Seneca


Her dinin kendine özgü kuralları vardır fakat, gene her dinin temelinde yer alan şey, karşılıksız inanç ve itaattir. Dini duygu ve düşünceler parayla ya da herhangi bir maddiyatla alınıp satılamazlar. Bir insan dini duygu ve düşüncelerini, maddiyata değişiyorsa, o insanın inançlı ve itaatkar olduğunu asla söyleyemezsiniz. (Şimdi burada, dini dogmaları savunuyor gibi görünebilirim belki, hayır, insanların naturalarında yer alan bir özelliğinin açılımını yapıyorum.) Tabi insanların, bu yönleri zaman içerisinde, bir çok çevre tarafından kullanılmaya çalışılmış, kullanılmış. Toplumlar, dine olan bağımlılıkları yüzünden, sorgusuz savaşlara itilmiş, iç kargaşalara kurban edilmiş, körü körüne toplu katliamlara konu olmuşlardır. 

"Bir insanın ahlaki ve etik davranışları diğerlerini anlamasına, eğitimine ve sosyal ilişkilere dayalı olmalıdır, dini dayatmalara gerek yoktur. 
Zira ölümden sonra ceza korkusu veya ödül iştahı ile hareket eden kişi zavallıdır."
Albert Einstein


Bu kadar açıklamadan sonra, gelelim ülkemizin içinde bulunduğu duruma. Son zamanlarda gelişen olaylar, bir çok temel değerlerimizi kökünden sarstı. Neredeyse, toplumumuz insanı için her şey alınıp-satılabilecek bir meta haline geldi. Dini duygular da buna dahil. Şu bilinen bir gerçektir; "ülkemizde faaliyet gösteren, birçok dine mensup misyonerlerin, en büyük silahları, para karşılığı din değiştirtmek." Toplumumuz refah düzeyinin düşük olması sebebiyle, insanları para karşılığı kolaylıkla kandırabileceklerini farketmiş olan misyonerler; bu kozu çok güzel kullanmışlardır. Buna, bire bir şahit olmuşluğum vardır. Lakin, son zamanlarda ne üzücüdür ki, iktidar partisi ve parti yandaşı kurum ve kuruluşlar da, İslamiyeti parayla değiş tokuş edebileceği gibi yanlış bir kanıya düşmüşlerdir. İzlenilen yol çok yanlış olmasından öte; İslamın temellerine taban taban zıt bir anlayıştır. Kendi milletinin zaafiyetini böylesine sömüren başka bir yönetim olamaz. İnsanlık dışı bir olaydır.

Bilindiği üzere, İslamiyette hadislerin en az kur'an-ı Kerim ayetleri kadar değeri vardır. Hz. Muhammedin, dinimiz üzerine yaşanmışlıklarını ve sözlerini bizlere aktarır hadis-i şerifler. Tarihte bilinen en sağlam kaynakça ise, Buhari'nin derleyip, yazdığı hadislerdir. Buhari'nin hadisleri derlerken yaşadığı bir olay vardır ki; bugün İslam dinini para, rüşvet, hediye karşılığı insanlara dikte edebileceklerini düşünen beyinlere güzel bir örnek olacağı kanısındayım. Hadise şöyledir:

"Buhari hadisleri derlerken çok titiz davranmış, hadis olmayıp, hadismiş gibi söylenen sözleri bir bir araştırıp elemiştir. Bir hadis için günlerce, aylarca yol gittiği bilinir. Gene böyle bir olay gerçekleşmiş ve Buhari, uzak bir diyarda, peygamberin ağzından bir söz duyduğu söylenen bir çiftçiyi öğrenmiş. Gidip kendisinden bunu öğrenmek istemiş. Aylarca yol gitmiş, aç bilaç zorluklarla bahsedilen çiftçinin çiftliğine ulaşmış. Hemen gidip çiftçi ile konuşmamış. Önce uzaktan çiftçiyi izlemeye koyulmuş. O sırada çiftçi, kaçan atını yakalamakla meşgulmüş. Avucuna bir avuç arpa alıp, atı kandırarak yularını takmaya uğraşıyormuş. Buhari bunu görmüş. Bir süre izledikten sonra, izinin üstüne geri dönmüş. Memleketine geldiğinde sormuşlar Buhari'ye ne yaptın diye. Buhari; " Kaçan bir atı arpayla kandırıp yakalamaya çalışan bir adamın, bana doğru söyleyebileceğini kim garanti edebilirdi? Öyle bir insanın söyleyeceği her sözden şüphe duyarım!" demiş...

Kapitalizm düzene bütün toplumsal değerlerimizi feda eden bazı kesimler, ne yazık ki dini duygularımızı da para karşılığı feda edebileceğimiz kanaatini taşıyorlar. Kaldı ki, bu ülkenin "Diyanet İşleri Başkanlığı" bu toplumun din hizmetlerinin ulaşmasıyla görevlidir. Bu hizmetler halka ücretsiz olarak ulaştırılmalıdır. Kalkıp ta camiye gelen çocuğa, telefon, bilgisayar, bisiklet v.s hediye etmek, bağnaz ve örümcek bağlamış kapitalist beyinlerin çıkar oyunlarıdır. 

DİN ASLA KAPİTAL DÜZENDE ÇIKAR KONUSU YAPILMAMALIDIR. BUNUN YOL AÇACAĞI SONUÇLAR ÇOK FENADIR, HEM BUNA YOL AÇANI, HEM BUNA UYANI YUTAR...

Share on Google Plus

0 yorum: